19 Ekim 2008 Pazar

* ATATÜRK’ÜN MECLİS KONUŞMASINDAN


Ata’nın 6 Mart 1922 de Mecliste Yaptığı Konuşma

"... Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa’nın en önemli devletleri, Türkiye'nin zararıyla, Türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye'nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere’nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana'dan sonra Peşte ve Belgrat ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya'da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir."

"... Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa’nın bütünilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. Türkiye'yi yok etmeye girişenler, Türkiye'nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar,aralarında çıkarları paylaşarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak, birçok zekalar, duygular, fikirler, Türkiye'nin yok edilmesinoktasında yoğunlastırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin, Türkiye'nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet Türkiye'yi ıslah etmek, Türkiye'yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş vesızmışlardır. Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir."

"...Oysa güç ve kuvvet, Türkiye'de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da, yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıkmıştır. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlariyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha gerilemiş, daha çok düşmüştür''

"...Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor. Durum incelenirse görülür ki, Türkiye Doğu 'Maneviyatı’yla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu'yla Batı'nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batı ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamız olan Doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. Hiç şüphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez bundan."

"... Bu düşüsün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır. Türkiye'nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkummuş gibi, Türkiye'yi âtıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye'de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki 'Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur'. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. 'Onlar bizi idare etsin' diyorlardı."
...Bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.


Atatürk’ün Meclis Konuşmasından
İş Bankası Kültür Yayınları
TBMM Gizli Celse Zabıtları (Cilt-3)

14 Ekim 2008 Salı

* DÜŞÜNCE JİMNASTİĞİ


Hepimizin kendimizi yalnız, kederli, hüzünlü, biraz umutsuz hissettiği sadece sakin, bildik bir limanda huzur aradığımız günler vardır. Böyle günlerimizde zihnimizdeki çağrışım yöntemini fark etmeden kullandığımız için gün içinde olumsuz düşünceleri üretmeye devam eder, neredeyse tüm zihni bu olumsuzluklarla doldurabiliriz. Düşünce zinciri kurarak, eskiye, geçmişe ve diğer incitilmiş olduğumuz anılara dönerek onları fark etmeden bugüne, şimdiye, şu ana çağırır ve bir anda odanın içinin bu düşüncelerle dolduğunu fark edemeyebiliriz ama yüreğimiz daralmaya ve sıkıntı şiddetle artmaya devam eder.
İşte her yanımızı saran bu üzgün düşüncelerden ve geçmişin acı dolu anılarına doğru uzattığımız düşünce zincirinden ancak düşünce jimnastiği ile kurtulmak mümkün olabilir. Düşünce jimnastiği de ne demek? Düşüncenin de jimnastiği olur mu diyebilirsiniz ama vardır.
Düşünce jimnastiği düşüncelere disiplin getirmek demektir
Düşünceleri başıboş kendi hallerine bırakırsanız; her yere, her yöne gidebilirler, biçim ve şekil alabilirler. Bir de bakarsınız; iş tamamen sizin kontrolünüzden çıkmış ve o düşünceler sizi esir almış. Düşünceler önde, siz arkada odanın içinde bir o yana bir yana koşturup duruyorsunuz... Artık geçmişin acıları, geleceğin endişeleri ile dolu olan o düşünce balonları sizi nereye sürerse oraya doğru yol alıp kendi limanınızdan uzaklaşmışsınz da hiç farkında bile değilsiniz!
Oysa düşünceleriniz sizi takip etmeli! Nasıl mı?
Şuurla, bilinçle. Düşünceleriniz sizin şuurunuzu ve bilincinizi yani o andaki gerçeklik noktanızı izlemeli ve sizin kontrolünüzde kalmalı.Şuur ve şuurlanma konusu önemli bir konudur. Bir konunun idrakine vardım demek öyle bir anda olacak iş değildir. Çünkü şuur; o an için içinde bulunmakta olduğumuz gerçeklik noktasıdır yani bizim gerçeklik noktamız… Düşüncelerimiz o an içinde bulunduğumuz gerçeklik noktası ile paralel olması evrensel enerjilerle akışımızı kolaylaştıracağı için önümüzde yeni fırsatların açılmasına neden olur ama biz şuurumuzu şu anın dışındaki yerlere konsantre eder ve bunda da ısrar edersek, yaşamımızda pek çok terslik ve zorlayıcı olay oluşmaya başlayabilir.
Düşünce jimnastiği şuuru takip edebilmek için iyi bir adım ve başlangıçtır ve disiplinli bir uygulamadır. Düşüncelerin disiplinli hale getirilebilmesidir. İlk adım düşünceyi yakalamak olmalıdır. İkinci adım ise tam olarak tanımlayabilmek. Ne tarzda bir düşünce olduğunu bulmak ve anlamak. Üçüncü adım ise onunla baş etmek ve çözümlemek. Yani öylece salınmasına izin vermek yerine onu çözümlemek için olumlu bir düşünsel eylemde bulunmak çok yararlıdır ve zihnimizde ardı ardına sıralanmak isteyen tüm olumsuz düşüncelerin de önünü keser.
Neden bu düşünceye sahip olduğunuzu anlamak,onun sizde ne işe yaradığını bulmak ve olumsuz-lüzumsuz olanlarını çözümlemek, işte uygulamanın özü bu birkaç cümlede saklı. Bu uygulama; eğer yapabiliyorsanız o düşünceyi sonlandırmak olarak da uygulanabilir. Ama eğer yapamıyorsanız onu daha olumlu bir modelle yer değiştirme çalışması yaparak da olumlu bir uygulama yapmış olursunuz. Yani önce düşünceyi yakalayın, sonra onu inceleyin ya sonlandırın ya da olumlusu ile yer değiştirin.
Bu uygulama elbette bir kerede başarılacak bir uygulama değildir, zaman alır ama bir işe başlamak onun bitirmenin yarısıdır. Uygulamaya geçtiğinizde düşünce jimnastiğinin disiplinli bir şekilde uygulamanın yararlarına sizde şahit olacaksınız, yeter ki niyet edin. Zaman içinde uygulamaya devam ettikçe elde ettiğiniz başarı sizi bile şaşırtacak bir noktaya bile gelebilir. Tüm bu uygulamalar insan içindir ve kelebek etkisi ile birgün bir yerlerde birileri başardığı için yaşama inme olasılığı bulmuşlardır. Unutmayın yaşamınız ona bakışınızla şekilleniyor. Ona bakışınız ise düşüncelerinizle hergün yeniden şekilleniyor, olumlu ya da olumsuz kalıplar ve formlar yaratmak ise bize bağlı.
Anafikir olarak denebilir ki, olumlu düşünce yaşamımızı olumlu yapacak olan tek şeydir. Şimdi uygulama yöntemlerini inceleyelim:
Düşünceleri Arındırmak ve Programlamak
Düşünceleri arındırmak ve programlayabilmek hepimizin ortak temel sorunu… İyi bir uygulamacı olmak ve zihni arındırmak için egodan gelen hiç susmayan dürtülerin ve şikayetlerinin etkisi altına giren düşünce dünyamızın kontrol altına alınması ön koşuldur ama bu ön koşulu yerine getirmek için önce zihnimizde yani düşünce dünyamızda olumsuzluklara yer verdiğimizi tespit etmemiz gerekir ki, onları ayıklama fırsatımız olabilsin ve daha gerçekçi olalım… Bu tip bir uygulama aynı zamanda da bir tür kendini bilme, kendini tanıma uygulamasıda sayılır aslında…
Gerçek ihtiyaçlar ve suni ihtiyaçlar konusunda mantıklı ayıklamalar yapabilmek için düşüncelerimizde istekleri azaltma disiplin programlarının, bizzat bizim tarafımızdan yapılması ve yine bizim tarafımızdan desteklenmesi gerekir. Bu disiplin ve denetlemeler sırasında bir eylemi dengelemek ve kontrol etmek biraz daha kolaydır ama konu düşünce ise, itiraf edelim ki, başlangıçta düşünceyi yakalamakta hepimiz zorlanabiliriz. Ama vazgeçmez, yılmaz, başaracağım derseniz; zaman içinde kendinizi buna programlarsanız bir bilgisayar programı gibi bu zararlı düşünceleri filtrelemeye başladığınızı görecek ve çok şaşıracak imkansız gibi görünen bir konuyu başardığınız için de çok sevineceksiniz.
Olumsuz Düşünceleri Filtrelemek
Bu filtreleme işlemi öyle bir hal alabilir ki, bir süre sonra otomatik halde o zararlı düşünce hemen size çarpar ve onu üretime başlar başlamaz fark ederek, yerine olumlu bir düşünce veya eylem koymanın yollarını arayabilirsiniz. Örneğin yerinizden kalkıp camı açabilir derin bir iki soluk alabilir, bir müzik çalabilir, sevdiğiniz bir iş arkadaşınızın yanına birkaç dakikalığına gidebilir, size iyi enerjiler veren yine sevdiğiniz bir arkadaşınızı veya yakınınızı arayıp, zihninizdeki olumsuz konuyu hemen değiştirebilirsiniz… Bu da bir programlama biçimidir çünkü bilinçlisiniz ve neyi neden yaptığınızı çok iyi biliyorsunuz, amacınız o an için sizi esareti altına almaya çalışan olumsuz düşünceyi olumlu düşünce haline çevirmek veya olumlusu ile yer değiştirmek…
Zihni Programlamak Mümkün mü?
Birinci aşamada önemli olan zihni olumsuz düşünceleri üretmemeye karşı programlamaktır. Olumsuz düşünceleri yakalamak üzere kendinizi programlamanızdan daha önemli ne olabilir ki? Örneğin çevrenizdeki insanları hiç durmadan eleştirmek konusunda bir alışkanlığınız varsa, bunu her yaptığınızda kendinizi yakalayıp hemen dikkatinizi başka ve olumlu bir yere yönlendirmeye çalışmak hiç de küçümsenecek bir çalışma değildir. Açıkçası egonuzu denetlemeye ve olumlu bir birey olmaya kesin kararlı olmanız halinde aşılamayacak engel yoktur. Hiçbir şey sanıldığı kadar da zor değildir. Yapmaya başladıktan sonra her şeyin bir kolaylığı olduğu, evrenin insana destek verdiği görülür yeter ki, olumsuz düşünceleri yakalamak isteyelim!
Bir süre sonra özel filtreleme içsel duyarlılığınızla istemediğiniz düşünceleri hemen yakaladığınızı farkedecek ve sorular sormaya başlayacaksınız hem de ardı ardına…
Birinci Aşama : Şimdi bunu neden düşünüyorum? Neden acaba herkesten üstün olmak istiyorum? Üstün olmak düşüncesi de nereden geliyor? Acaba bana bir faydası olacak mı? Yoksa kendimi herkesten aşağı gördüğüm için mi böyle davranıyorum? Gerçek anlamda kim kimden, nerede, ne zaman, hangi şartlarda üstündür? Kendimi niye bu düşüncenin esareti altına sokuyorum? Yaşamımı niye başka türlü yönlendiremiyorum? Niye hep bu takıntılar ile yaşıyorum gibi sorular çok faydalı sorulardır.
İkinci Aşama : İkinci aşama düşüncelerin kontrolünde eyleme dökülebilir uygulamalar yapmak için gereklidir ve tüm aşırılıklar içinazaltmalı programlar eylemlerimize katılabilir. Örneğin dinlerdeki çeşitli oruçlar, egonun hakimiyeti ve köreltilmesi için çok çok önemlidir. Meditasyon, yoga, konsantrasyon-nefes uygulamaları ve bu tip diğer uygulama versiyonları da doğru ve yararlı uygulamalardır. Bu tip uygulamalar kendi ile baş başa kalma ve Tanrı ile ya da siz isterseniz evren deyin evrenle bir yakınlaşma sağlar ve düşünce kontrolleri üzerinde otomatik bir etki yaratır. Örneğin aşırı iştahınızı denetlemek için yaptığınız bir uygulama aynı zamanda o konu üzerinde bilinçlenmeyi ve düşünce kontrolü kurmaya da neden olacaktır yani uygulama ile kontrol iç içe olursa daha kısa zamanda hedefe varılır ve istenmeyen pek çok durum olay ve olasılıktan kurtulunur. Düşünce ve ego kontrolleri bireyin kendi gerçek ve iç ihtiyaçlarının tespit edilebilmesi için önemlidir. Bunun benzeri tüm uygulamalar günlük yaşamda kullanılırlarsa yararlıdırlar. Bunlar sadece örnektir. Uygulama yapmak isteyenler için kendi inanç tercihleri hangi yolda ise o yolun icaplarına göre uygulamalar mutlaka vardır ve yararları sanıldığından çok daha fazladır.
Üçüncü Aşama : Üçüncü aşama ise istenmeyen düşünce akışları ile baş etmek ve o akışa neden olan olguyu, geçmiş yaşam anısını, kırgınlığı siz ona ne isim takarsanız takın önemli olan ayağımıza bağ olan, yürümenizi zorlaştıran o olayı veya o kişi ile olan bağı çözümlemektir. Belli bir olay nedeniyle oluşan olumsuz düşüncelerin öylece salınmasına izin vermek yerine onu çözümlemek için olumlu bir düşünsel ve fiziksel eylemde bulunmanın ilk yararı kendimizedir ama tek başımıza yaşamadığımız için uygulamalarla oluşturduğumuz düşünsel alanlardan etkilenecek pek çok insana da destek vermiş, onların da işini kolaylaştırmış oluruz…
Bu tip uygulamalar kendimize yeni bir yol haritası çizmek ve yaşamak yeni bir yön vermek anlamına da gelir. Uygulamayı tek başına başaramam diye düşünüyorsanız mutlaka destek almalı ve sırtınızdaki gereksiz yüklerden kurtulmalısınız, yaşam hepimiz için çok değerli ve kaybedecek zamanımız sandığımız kadar fazla değil…

6 Ekim 2008 Pazartesi

* SEVGİLİYE


Aynı bardaktan içmeyeceğiz artık,
Ne cini, ne de beyaz şarabı
Şafakta sarılamayacağız artık sevgilim..
İç içe eski, ağır iki gümüş kaşık gibi.
Akşam birlikte bakamayacağız
Sarnıç üstü terastan karşı dağlara
Sen Güneş’le soluyorsun, ben Ay’la
Aynı aşkı paylaşıyoruz oysa..

Senin yanında hep aynı adam; sadık, sevecen
Benim yanımda onca kadın; yalnızlık delen, kemiren
Oysa kara gözlerindeki korkuyu anlayan sadece ben
Mutsuzluğumun yarasısın çünkü sen.
Seyreltelim artık iyice karşılaşmalarımızı
Ancak böyle koruruz belki aramızdaki o yalın aşkı.

Dizelerimde yalnızca senin sessiz hayalin,
Şiirlerimde ise benim sesli nefesim var.
Ne korkunun ne de unutuşun dokunamayacağı
Bir orman ateşi bizimkisi.
Ne yalan söyleyeyim gözlerim dolu ağlıyorum şimdi
Ah, bilebilseydin nasıl da özledim öpüşünü,
Rengi, kuru gül rengi...

Mim Kaf Agayef

ZİYARETÇİ DEFTERİNE SİZDE BİRŞEYLER YAZMAK İSTER MİSİNİZ ?
Image Hosted by ImageShack.us