22 Nisan 2008 Salı

* O BELDE


Denizlerden esen
Bu ince hava saçlarınla eğlensin.
Bilsen;
Hasret ve gurbet üzüntüsüyle akşam ufkuna bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne güzelsin!

Ne sen,

Ne ben,
Ne güzelliğinde toplanan bu akşam,
Ne de fikrin acılarına bir liman olan
Bu mavi deniz
Hüznü anlamayan bu nesle aşina değiliz.

Sana yalnız bir ince taze kadın,
Bana yalnızca eski bir budala diyen
Bugünkü insanlık.
Bu sefil iştiha, bu kirli bakış
Bulamaz sende, bende bir mana
Ne bu akşamda ince bir kaygı,
Ne de durgun denizde kırgın bir bekleyiş
Ve umarsızca bir titreyiş.

Sen ve ben

Ve deniz
Ve bu akşam ki; hareketsiz, sessiz
Ruhunun kokusunu topluyor sanki.
Uzak,

Ve mavi gölgeli bir yerden ayrı kalarak
Bu sürgün ve ayrılığa

Sonsuza dek bu yerde mahkumuz.

O belde?
Hayalin el değmemiş bölgelerinde durur.
Mavi bir akşam,
Daima üstünde dinlenir.
Eteklerinde deniz,
Ruhlara bir uyku sessizliği döker.
Orada kadınlar güzel, ince, saf ve gecemsidir.
Hepsinin gözlerinde hüznün var,
Hepsi kız kardeş ya da sevgilidir;
Gönülde acıları dindirmesini bilirler.
Dildeki ızdırabın suskunluğu ise,
Ya dudaklarındaki ağlamaklı öpücükler,
Ya da gözlerindeki soruların mavi sessizliğidir.

Onların ruhu, kızgın akşamdan bile
Yoğun olan menekşelerdir ki;
Devamlı sakinliği ve sessizliği ararlar.
Ayın hüznünün ışıksız şulesi
Sığınmıştır sanki ellerine.
O kadar güçsüzdürler ki;
Onların sessiz ve ortak hüzünleri
Sonra dalgın akşam, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine..

O belde,
Hangi hayali kıtada?
Hangi uzak nehirle sınırlı?
Bir yalan yer midir
Yoksa gerçekten var olan
Fakat, bulunmayacak bir hülya sığınağı mı?
Bilemem…
Yalnız bildiğim;
Sen, ben ve mavi deniz..
Ve hüznümün tellerini titreten bu akşam...
Uzak ve mavi gölgeli bir yerden ayrı kalarak,
Bu yerde, bu sürgün ve hasrete
Ebediyen mahkûmuz…

Ahmet Haşim

Hiç yorum yok:

ZİYARETÇİ DEFTERİNE SİZDE BİRŞEYLER YAZMAK İSTER MİSİNİZ ?
Image Hosted by ImageShack.us